Hastalıklar

Besin Allerjileri

BESİN  ALERJİLERİ  VE  BESİN  İNTOLERANSI

Stj.Dr.Mehmet Ekinci, Stj.Dr.Yağmur Başhan, Prof.Dr.Ahmet Dobrucalı

 

besinBESİN ALERJİSİ NEDİR?

Besin veya besin katkı maddelerinin ağızdan alınmasından sonra vücutta meydana gelen beklenmedik etkilerdir. Besin aşırı duyarlılığı vücudun bağışıklık sistemi aracılığı ile oluşmuş ise be­sin alerjisi, besinlerin sindirimlerinde rol oynayan enzimlerin eksikliğinden veya bazı besinlerde doğal olarak bulunan kimyasal maddelerden ileri geliyorsa besin intoleransı terimi kullanılır.

Besin intoleransı farklı bir durumdur ve gerçek gıda alerjisi ile karıştırılmamalıdır. Besin intoleransı yaşam kalitesini hissedilir ölçüde bozabilir. Gıda intoleransı  belirli gıda bileşenlerine karşı vücutta ortaya çıkan ve çok değişik  belirtilerle kendini gösterebilen istenmeyen reaksiyonlardır ve her zaman bağışıklık sistemi ile ilintili olmayabilir. Besin intoleransına sebep olan reaksiyonların çoğu henüz tam olarak anlaşılmış değildir ve klasik alerjinin aksine farklı nedenler sorumlu tutulmaktadır.Yapılan araştırmalar intoleransın gelişiminde bağırsak mukoza bütünlüğünün   önemli bir rolü olduğunu göstermiştir (intestinal mukozal bariyer). Sindirilemeyen ya da göreceli olarak daha az sindirilmiş gıdalar geçirgenliği artmış bağırsak bariyerlerinden geçerek vücudun bağışıklık sistemi tarafından farklı  olarak algılanıp besin  intoleransı belirtilerine yol açabilirler.  Besin intoleransı olan hastaların kanlarında IgG tipi antikorlar bulunabilir. Bu durumun oluşmasında bağırsak bariyerinde yer alan bağışıklık sistemindeki  toleransın  (hoşgörünün) azalması da rol oynuyor olabilir. Bağırsak geçirgenliğinin arttığı durumlarda normalde zararsız gibi görünen proteinlere karşı reaksiyonlar gelişebilir ve  bu durum besinlere karşı oluşan  intoleransın oluşmasına öncülük ediyor olabilir. Bu sırada ortaya çıkan immünolojik reaksiyonların bağırsakta iltihabi bir sürecin   başlamasına (inflamasyon) ve bağırsak geçirgenliğinin daha da artmasına  neden olarak bir kısır döngünün başlamasına yol açtığı düşünülmektedir.

Besin alerjisi  gıda intoleransına göre çok daha nadir  görülür ve dakikalar içinde ölüme yol açabilecek sonuçlar doğurabilir. Besin alerjilerinde IgE tipi antikorların oluşumu söz konusudur. Bu antikorların mast hücreleri ve bazofillerdeki reseptörlere bağlanması sonucunda bu hücrelerden salınan maddeler, kan basıncı düşmesi, kaşıntı, deri döküntüleri, soluk almada güçlük gibi klinik bulguların ortaya çıkmasına neden olurlar. Bu reaksiyonlar dakikalar içinde ortaya çıkabilir. Örneğin bir besine karşı alerjik olan kişiler dakikalar içinde anaflaktik şoka girerek nefes bile alamaz hale gelebilirler. Besin  intoleransında ise yenilen gıdaların olumsuz etkisi saatler  veya birkaç gün sonra ortaya çıkmaya başlar.  Normal beslenen bir insan, gün içinde çok değişik gıdalar tükettiği için  yaşadığı sorunun yediği bir gıdadan olduğunu tahmin edebilse bile hangi gıdadan olduğunu tespit etmesi  zordur.

besin2

Besin alerjisinin iyi anlaşılabilmesi için aşağıdaki mini sözlükte yer alan terimlerin bilinmesini gerekebilir;

Alerji (hipersensitivite:aşırı duyarlılık):Vücudun alerjen veya antijene karşı abartılı veya beklenmeyen immün (bağışıklık) yanıtıdır.

Anafilaksi: Sistemik alerjik yanıt, aşırı kan basıncı düşüklüğü, soluk alma güçlüğü, bayılma vb. sistemik bulguların eşlik ettiği ciddi bir durum.

Antikor: Vücuda giren yabancı maddelere karşı kanda oluşan protein yapısında maddelerdir (Immun globulinler, Ig ). Antikorların IgM, IgG, IgA, IgD, IgE gibi alt gurupları buluınur. Bunlardan IgE tipi antikorlar alerjik durumlarda artış göstererek tanıda da yardımcı olur.

Antijen: Bir organizmaya verildiğinde antikor yapımına yol açıp o antikorla özgül reaksiyona giren maddedir. Antijen ve alerjen terimleri birbirlerinin yerine kullanılmaktadır; ancak her alerjen iyi bir antijen değildir. Alerjenler vücuda solunum,sindirim ve enjeksiyon yoluyla veya mukoza yüzeylerine doğrudan temas ile alınır.

Atopi: Genel alerjenlere karşı tip 1 aşırı duyarlılık yanıtı geliştirme yatkınlığı; yani kalıtsal bir alerjik hastalık yatkınlığıdır. Bu tür bireyler atopik bireyler olarak adlandırılır.

Gastrointestinal sistem: Yemek borusu, mide,barsaklar,pankreas,karaciğer ve safra yollarını içine alan sindirim sistemimiz.

İmmün sistem / İmmunite: Vücudun belirli bir yabancı madde veya mikroorganizmaya karşı koymasını sağlayan sistemdir. İki tipi vardır;

1-Her zaman vücudumuzda hazır olarak bulunan savunma hücrelerimizden oluşan ‘Doğal İmmünite’.

2-Mikroorganizmalarla enfeksiyona maruz kalma sonucu veya aşı, serum gibi yollarla edinilen ‘Kazanılmış İmmünite’.

İnhalasyon:Soluma.

Mast hücreleri, eozinofil, bazofil: Salgıladıkları maddelerle alerjik yanıt ve belirtilerin ortaya çıkmasını sağlayan kan hücrelerimiz.

Th1 hücreleri (T hepler 1): Vücutta genelde hücre içine yerleşen mikroorganizmalara karşı savunma yapan savaşçı hücrelerdir, CD8 hücreleri de denir.

Th2 hücreleri (T hepler 2): Vücutta genel olarak hücre dışında bulunan yabancı maddelere karşı savunma yapan hücrelerimizdir, CD4 hücreleri de denir.

Vücutta antijenlere karşı Th1 ve Th2 hücrelerinin yanıtları söz konusudur. Th1’ler özellikle hücre içi yerleşimli mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonlara karşı koruyucu yanıt oluştururken, Th2’ler hücre dışındaki yabancı maddelere karşı yanıtta ön plandadır. Özellikle yaşamın ilk yıllarında çevresel faktörlere (Enfeksiyonlar, besinler vb.) maruz kalmama durumunda henüz tam gelişmemiş (immatür) olan bağışıklık sistemi (immun sistem) daha çok Th2 yanıtı oluşturmaya eğilim gösterir. Bu durumun ortaya çıkardığı düşünülen ‘hijyen hipotezi’ ne göre batı tipi yaşam biçiminin yaygınlaşmasıyla çevresel flora değişmiş, doğal enfeksiyonlarla daha az karşılaşma ile Th1 yanıtı baskılanmış, alerjik hastalıkların görülme sıklığı da artmıştır.

Aşırı duyarlılık reaksiyonlarının 4 ayrı tipi tanımlanmıştır;

Tip 1 aşırı duyarlılık = Anaflaktik tip duyarlılık

Tip 2 aşırı duyarlılık = Sitotoksik tip duyarlılık

Tip 3 aşırı duyarlılık = İmmünkompleks reaksiyonları

Tip 4 aşırı duyarlılık = Gecikmiş tip aşırı duyarlılıktır.

Alerjik hastalıklar; alerjik rinit (saman nezlesi), bronşial astım, atopik dermatit (alerjik deri döküntüleri), alerjik konjonktivit (göz kızarması,yanması vb.), ürtiker (kurdeşen), ilaç alerjileri, anafilaksi (sistemik alerjik yanıt), besin alerjileri şeklinde ortaya çıkabilirler.

Besin reaksiyonları toksik ve nontoksik olarak ikiye ayrılır;

-Toksik reaksiyonlarda alınan miktar önemlidir, herkeste görülebilir, besin zehirlenmeleri buna örnektir.

-Nontoksik reaksiyonlarda ise kişisel duyarlılık söz konusudur,besin intoleransı ve besin alerjileri buna örnektir.

Besinler içerisindeki besin öğeleri arasında alerjiye yol açan maddeler genellikle protein yapısındadır. Besin alerjisinin en sık görüldüğü dönem 0-1 yaş arasıdır. Besin alerjisi yetişkinleri %2 sinde görülürken bu oran çocuklarda %6 ya kadar yükselmektedir. Genetik olarak yatkınlığı olan atopik süt çocuklarında sindirim yoluyla alınan antijenler vücutta yüksek miktarda IgE antikor yapımına sebep olur. Bu antikorların mast hücreleri ve bazofillerdeki reseptörlere bağlanması sonucunda bu hücrelerden salınan maddeler, kan basıncı düşmesi, kaşıntı, deri döküntüleri, soluk almada güçlük gibi klinik bulguların ortaya çıkmasına neden olurlar.

BESİN ALERJİLERİNDE GÖRÜLEBİLECEK BULGULAR NELERDİR?:alerji1

1-Deri bulguları: Akut ürtiker, kronik ürtiker, anjiödem (bölgesel cilt altı ödemi) görülebilir. Atopik dermatit patogenezinde besin alerjileri önemli yere sahiptir.

2-Solunum sistemine ait bulgular: Hapşırma, burun akıntısı (rinore), nazal konjesyon (burunda tıkanma ve akıntı), göz yaşarması ve kaşıntısı, inatçı öksürük, laringospazm (gırtlak kasının kasılması ve buna bağlı olarak soluk almada güçlük), bronkospazm (hava yollarının kasılarak daralması ve sesli ve zor solunuma yol açması) gibi belirtiler ortaya çıkabilir.

3-Gastrointestinal sisteme ait bulgular: Bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal, karında şişkinlik, aşırı gaz görülebilir. Ağız, dil, dudak, damak, boğazda kaşıntı, yanma, ödem (şişlik) oluşabilir. Bazı insanlarda alerjik gıdaların yenmesinden hemen sonra dudak, dil ve damakta bu belirtiler ortaya çıkabilir ve bu durum ‘oral alerji sendromu’ olarak adlandırılır. Bu sendrom mevsimsel alerjik rinitli hastaların önemli bir kısmında (%50) görülür. Sorumlu proteinler patlıcan vb. bazı sebzelerin kabuklarında daha yoğun bulunurlar. Bu sebzelerin kabuklarının soyularak ve pişirilerek tüketilmeleri belirtileri önler.

Enterokolit (barsak iltihabı), malabsorbsiyon sendromları (barsaklarda emilim bozukluğu), çölyak hastalığı (Bkz. Gluten enteropatisi) ve alerjik eozinofilik gastroenterit IgE ’ye bağlı olmayan immün mekanizmalarla oluşan besinsel aşırı duyarlılık reaksiyonlarıdır. Alerjik eozinofilik gastroenterit tablosuna en sık neden olan besinler süt, soya, yumurta ve buğdaydır.

4-Anafilâksi (sistemik alerjik yanıt): Günümüzde besin alerjisi ağır sistemik reaksiyonların (anafilâksi, ölümcül alerjik reaksiyon) birinci ne­denidir. Besinler, arı sokması ve ilaç alerjileri­ne bağlı anafilâksiden iki kat daha sık anafilaksiye sebep olmaktadırlar. En sık balık, fıstık ve kabuklu deniz hayvanları anafilâksiye neden olur. Sistemik bir reaksiyondur. Özellikle astımı olanlarda ölümcül seyredebilir. Belirtiler, besini yedikten (hat­ta bazen pişirme sırasında çıkan buharını soluduk­tan) hemen sonra dakikalar için­de başlar. Belirtileri ağızda karıncalanma, kaşıntı, vücutta yaygın ürtiker (kırmızı-pembe renkte ödem plakları), karın ağrısı, bulantı, kus­ma, boğazda tıkanma hissi, solu­num güçlüğü, hırıltılı solunum, ses kısıklığı ve hipotansi­yon ve bayılmadır.

Ço­cuklarda inek sütü, yumurta, fındık, yer fıstığı, soya ve buğday, erişkinlerde yer fıstığı, ceviz, fındık, balık ve kabuklu deniz ürünleri besin alerji reaksiyonlarının  %90′ından sorumludur. Geri kalan %10′unu tohumlar (susam, keten to­humu), baklagiller, kivi, kereviz, hardal gi­bi çok çeşitli besinler oluşturur. Meyve ve sebzelere alerji sık görülür, fakat reaksiyon­lar ağır değildir. Besin alerjisi olan bir ço­cukta ergenlikten önce solunum yoluyla alınan ev tozu akarı ve polen gibi alerjenlerle karşılaşma sonrasında alerjik rinit ve astım gelişme riski %80′in üzerindedir. Üç yaşından son­ra süt, 10 yaşından sonra da yumurta alerjisi olan çocukların %80′i inde bu durum ortadan kaybolur. Bununla birlikte, çocukluğun erken dönemlerinde fıstık alerjisi olanların büyük çoğunluğunda (>%80) yaşam boyu fıstık alerjisi devam et­mektedir. Besin alerjisinin oluşumunda ka­lıtımın rolü büyüktür.

besin3

besinlerİNSANLARDA SIKLIKLA ALERJİYE NEDEN OLAN BESİNLER:

İnek sütü: İnek sütüne karşı alerji çocukların % 3 ünde görülmektedir. İnek sütünün içerdiği proteinlerden özellikle alfa laktoglobulin, kazein, sığır gamma globülini, sığır albümini ve beta laktoglobulin alerjik niteliktedir. Diyetinden inek sütü çıkarılsa da tereyağı, tereyağı aromalı diğer yağlar, margarin, peynir çeşitleri, yoğurt, krema, muhallebi ve benzeri besinler de tüketilmemelidir.

Yumurta: Sıklıkla tüketildiği hem de birçok yiyeceğin içinde bulunduğu için yaygın bir besin alerjenidir. Yumurta beyazına karşı alerji sarısına oranla daha fazla görülmektedir.Yumurta alerjisi özellikle bebeklikte ve erken çocukluk döneminde yaygın olarak görülmektedir. Yıllar geçtikçe etkisi azalmakta ve yetişkinlik döneminde ise tamamen kaybolmaktadır. Yumurta alerjisinde egzama veya kaşıntı, deri ve göz lezyonları görülme sıklığı diğer besin alerjenlerine kıyasla daha fazladır. Yumurta alerjisi, yumurtanın kendisinin veya yumurta içeren yiyeceklerin alınmasından sonra, dakikalar veya saatler içinde ortaya çıkan, deride yaygın kızarıklık, hırıltılı solunum, kusma ve ishal ile kendini belli eder.Yumurta akının bir yaşından önce verilmemesi, başlandığında ise yavaş yavaş arttırılması gereklidir. Alerji belirtileri ortaya çıktığında yumurtaya en az altı ay ara verilmelidir. Yumurta alerjisi olan bireyler yumurtayı ve yumurtalı besinleri diyetlerinden çıkarmalıdır.

Balık ve kabuklu deniz ürünleri: Güçlü alerjenlerdir. Alerjik reaksiyonlar balığın ağza alınmasından birkaç dakika sonra görülebilir. Aşırı duyarlı bireylerde pişmiş ya da çiğ balığın kokusunu duyma, hatta bazen balığa sadece dokunma ile birlikte bile semptomlar ortaya çıkabilir. Alerjiye sebebiyet veren balık ve deniz ürünü yendikten sonra deride ve gözlerde kızarma ve kaşıntı, deri döküntüleri, karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve karın ağrısı, bronşial astım benzeri bir tablo, burun akıntısı ve tıkanmasıi veya genel bir reaksiyon olarak anaflaksi gözlenebilir. Çocuklarda çoğu zaman astım veya egzamaya benzer bulgular oluşur. Sıklıkla alerjik reaksiyona neden olan balık ve deniz ürünlerinden bazıları şunlardır: Uskumru, ton balığı, ıstakoz, morina balığı, sardalya, kerevit, karides, yengeç, salyangoz, midye, istiridye, kalamar.

Kabuklu ve yağlı kuruyemişler (fındık, yer fıstığı vb.) : Sık görülen klinik belirtiler astım, dudaklarda ve yanak mukozasında kabarma, yutakta görülen ödem, ürtiker ve egzamadır. Bu gruptaki alerjik besinler yerfıstığı, badem, Hindistan cevizi, kestane, ceviz, şamfıstığı, fındıktır. Genelde etkilerini yendikleri zaman göstermelerine rağmen; badem, kestane, fındık ve yerfıstığı yağları solum yoluyla alerjik reaksiyon oluşturabilir. Yer fıstığı alerjisi yaşamın erken dönemlerinde kendini gösterir ve çoğu bireyde yaşam boyu sürer. Bununla birlikte, çocuklardaki fıstık alerjisi zamanla düzelebilir ve erişkin yaşta kaybolabilir.

Tahıllar: Bu gruptaki diğer besinlere kıyasla buğday ve mısır daha sıklıkla görülen alerjen tipleridir. Mısır buğdaya kıyasla daha az alerjik özelliğe sahiptir ve bu nedenle buğdaya göre daha fazla tercih edilir. Buğday her diyette önemli bir yere sahip olduğundan dolayı, diyetten çıkarılması oldukça zordur. Buğday alerjisi olanların kepek, bulgur, kuskus, kraker, nişasta, durum buğdayı ve durum unu, gluten, makarna ve erişteyi diyetlerinden çıkarmaları gerekir.

Etler: Tavuk ve sığır etine karşı besin alerjisi de genelde bebeklik çağında görülür. Kuzu eti daha az alerjendir. Yakın antijenik ilişkilerden dolayı grup reaksiyonları görülebilir. Süte duyarlı hastalar, sığır etine alerjik reaksiyon gösterebildikleri gibi; yine aynı şekilde yumurta alerjisi olan bireylerde tavuk etine karşı aşırı duyarlılık gözlenebilir.

Meyveler, sebzeler: Sıklıkla alerjik reaksiyonlara neden olurlar. Özellikle çocuklarda elma, armut, çilek, kavun, karpuz, kiraz, vişne, kayısı, şeftali, kivi alerjiye neden olurlar. Portakal sık tüketimi nedeniyle çocukluk döneminde alerjik semptomlara neden olabilir. Belirtiler daha çok çiğ meyvelerin yenmesiyle ortaya çıkar. Meyvenin pişirilmiş halde tüketilmesiyle (konserve ve reçeller) alerji oluşma riski azalır. Çiğ meyvelerin daha sık tüketildiği yaz aylarında ürtikerin görülme sıklığının arttığını görülmüştür.

Meyvelerde olduğu gibi sebzelerde de grup reaksiyonları gözlemlenebilir. Çiğ sebzelere karşı alerji belirtileri gözlemlenirken, pişmiş şekillerine karşı herhangi bir reaksiyon oluşmayabilir. Patates veya havuç gibi sebzelerin kabuğuna karşı bir duyarlılık mevcutken, yenebilir kısımlarına karşı bir belirti gözlemlenemeyebilir.

Kuru baklagiller: Özellikle bezelye, fasulye veya yerfıstığı ciddi alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Baklagillerden olan soya fasulyesi özellikle çocuklarda alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Soya fasulyesi protein içeriği nedeniyle birçok ticari besinde kullanılmaktadır.

Baklagiller arasında çapraz duyarlılık söz konusu olabilir ancak bireylerin birden fazla baklagille duyarlı olması nadir görülür.

Baharatlar ve çeşni vericiler: Dereotu, anason, kimyon, zencefil, kereviz tohumu, tarçın, karanfil, kişniş, hindistancevizi, hardal, karabiber, kırmızıbiber, nane, haşhaş tohumu, adaçayı, kekik ve vanilya bu tip besin alerjilerine neden olabilen yiyeceklerdir. Baharat alerjileri çocuklarda nadiren görülür, çünkü çocuklar yetişkinlere nazaran daha az baharatlı besin tüketirler.

Hardal kuvvetli bir alerjendir, özellikle çocuklarda astım veya ürtikere neden olurlar. Karabiber, vanilya ve nane nadir olarak solunum sisteminde klinik belirtiler oluştururlar. Özellikle çeşitli yiyeceklerde kullanılan tarçın, nane ve hindistancevizi yağları deride ve vücudun diğer bölgelerinde geçici kızarıklık ve şişliklere neden olurlar.

Çikolata: Özellikle çocuklarda sık tüketiminden dolayı alerjik burun akıntısı, migren,deride kızarma ve kaşıntı ve sindirim sistemi bozuklukları görülebilir. Semptomlar kakao tüketilmesiyle de ortaya çıkabilir.

Bal: Bal nadiren alerjiye neden olur. 1 yaşınaaltındaki çocuklarda alerji riski nedeniyle bal tüketilmesi tavsiye edilmez. Bal zehirlenmesi alerjik bir reaksiyon olmayıp bazı balların içinde bulunan ve kalp ritmini yavaşlatan bir madde bulunmasına bağlıdır.

deritestiTANI VE TEDAVİ:

Öykü, fizik muayene, eliminasyon diyeti (eleme testi), deri prik tesi (Prick test) veya antijene özgül IgE ölçümü ve besin yükleme testi ile tanı konulur.

Fizik muayenede (beden muayenesi) deride pullanma, kuruluk, alerjik burun kaşıntı ve/veya akıntısı (alerjik selam), hışıltılı solunum ve öksürük gibi atopik hastalık bulguları olabilir.

Basit eliminasyon diyetleri (Gıda eleme testleri): Besin alerjilerinin tanısına olanak sağlayan diyetlerdir. Tanı için objektif testler olmadığı durumlarda klinik hikâyeye dayanarak alerji yaptığı düşünülen besin veya besinlerin yasaklanması yoluna gidilir. Bir veya birkaç besinin (süt, yumurta gibi) yasaklandığı basit eliminasyon diyeti ve hipoallerjenik diyet gibi çeşitli tipleri vardır. Tanı sonrası tedavide de eliminasyon diyeti kullanılır. Örneğin inek sütü alerjisi olan çocuğa süt ve süt türevleri içeren tüm besinler diyetten çıkartılır.

Çoklu eliminasyon diyetleri: Eğer basit eliminasyon diyetinde alerjiye neden olan besin anlaşılmıyorsa daha karmaşık bir eliminasyon diyeti uygulanır. Çoklu eliminasyon diyetleri iki aşamada incelenir;

1-Başlangıçta besin alerjisini oluşturabilecek büyük bir grup diyetten çıkarılır ve belli bir süre sonra bu besinler diyete tek tek eklenir.

2-Çok sayıda besin diyetten yavaş yavaş çıkartılır.

Elemental diyetler (basit diyet): Besin öğelerinin basit formlarının karışımından oluşan, sindirim ve emilimi kolay posasız ticari diyetlerdir. 1950 li yıllarda geliştirilmiş ve daha sonra enteral (ağızdan) beslenme için en iyi diyet türü olarak değerlendirilmiştir. Ancak bu diyetlerin bileşimindeki besin öğeleri gerçek anlamda elemental (en basit) formda olmayabilir.

Deri prick testi (deriye iğneyle alerjen madde enjeksiyonu – epidermal test):

En sık uygulanan alerji testidir. Hastaya ağrı ya da acı vermeyen, kısa sürede neticelenen bir testtir. Alerjik rinit (alerjik nezle), alerjik astım, ürtiker (kurdeşen ya da dabaz), gıda alerjisi, arı alerjisi gibi hastalıklarda uygulanır. Genellikle kolun iç kısmına yapılır. Alerjen içeren sıvı test materyali deriye damlatılır. Derinin en üst tabakasında küçük bir çizik oluşturularak alerjenin deriye sızması ve buradaki alerji hücreleri ile birleşmesi sağlanır. Bu uygulama “lancet” adı verilen steril ve tek kullanımlık ucu sivri materyallerle yapılır. Test uygulandıktan sonra 10-15 dakika beklenir ve takiben ortaya çıkan deri bulguları değerlendirilir. Pozitif deri testinin hastada besin alerjisi olduğunu gösterme olasılığı yaklaşık %50 iken, negatif deri testinin hastada besin alerjisi olmadığını gösterme olasılığı %95tir.

Yükleme testleri :

Yükleme tsetleri şekilde yapılır;

1-Açık yükleme: Doktor da hasta da verilen besini bilir. Süt çocuklarında sık olarak uygulanan bir testtir.

2-Tek taraflı açık yükleme:Yüklenen besinin içeriğini sadece doktor bilir.

3-Çift kör, plasebo kontrollü oral besin yükleme: Doktor da hasta da verilen besinin içeriğini bilmez. Genelde altı dozda artırılarak.yükleme yapılır Tanıda halen altın standart çift kör plasebo kontrollü oral besin yükleme testidir. Besin yükleme (provokasyon) testleri anafilaktik yanıt oluşma riskinden dolayı hastanede uygulanması gereken yöntemlerdir.

Bu testlerle kesin tanı konulduktan sonra alerjiye neden olan besin diyetten çıkarılır. Önceden ağır anafilâksi geçirmiş olanlar, astımlılar, fıstık alerjisi olanlar, atopik bünyeliler anafilâksi açısından riskli gruplardır ve acil bir durumda kullanmak üzere yanlarında devamlı hazır adrenalin (Epipen), antihistaminik ve kortizon bulundurmalıdırlar.

Besin intoleransı  testleri:

Bu amaçla  geliştirilmiş değişik testler mevcuttur (Imopro, York testi, foodprint, fooddefect vb.).  Değişik besin maddelerine karşı oluşmuş olan  IgG tipi antikorların  kanda tesbit edilmesine yönelik testlerdir. Kanda saptanan IgG türü antikorun miktarına göre besin intoleransının şiddeti ölçülür.

Kaynaklar:

1- McWilliams LM, Mousallem T, Burks AW.Future therapies for food allergy.
Hum Vaccin Immunother. 2012;8:1479-84
2- Kivity S.Adult-onset food allergy.Isr Med Assoc J. 2012;14:70-2.
3- Hodge L, Swain A, Faulkner-Hogg K.Food allergy and intolerance.Aust Fam Physician. 2009;38:705-7